Türkiye’nin müzik tarihinde büyük bir yer kaplayan Fazıl Say, dün itibarıyla bir kez daha tarihteki yerini aldı. Cumhuriyetimizin 100. yılı için bir marş hazırladığını pek çok kez belirten Say, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın gelmesiyle birlikte bu marşı kamuoyuna sundu. Fazıl Say’ın 100. Yıl Marşı birçok kesimde beğeniyle karşılandı. Ancak birçok farklı kesimde ise beklentilerin karşılanamadığı iddiası bulunmaktaydı. Genel itibarıyla takdirle karşılanan bu eserin, 29 Ekim’e dek ülke çapında yaygınlaşması bekleniyor.
Fazıl Say kimdir? 100. Yıl Marşı’na nasıl tepkiler geldi? Yeni çalışmaları neler? Bu gibi soruların yanıtları, yazının ilerleyen bölümlerinde okuyucuyla buluşuyor.
Fazıl Say’ın Hayatı
14 Ocak 1970 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Fazıl Say; yazar ve müzikolog Ahmet Say ile eczacı Ayşe Gürgün Özsoyeller’in oğludur. Kendisi 4 yaşındayken anne ve babasının ayrılığına tanık olan Fazıl Say, bebeklik döneminde geçirdiği bir dudak ameliyatı sebebiyle üflemeli çalgılar eşliğinde müziğe yöneldi. Çocukluğa dahi gelmeden müzikle ilgilenmeye başlayan Fazıl Say, 4 yaşında piyanonun başına oturma şansına erişti. Ankara Devlet Konservatuvarı’ndaki Üstün Yetenekli Çocuklar için Özel Statü ile eğitim alan Say; 17 yaşında piyano ve kompozisyon bölümlerini bitirdi.
Ankara’daki eğitimi sonrasında Almanya’da burs kazanan Fazıl Say, Düsseldorf Müzik Yüksek Okulu’na kabul aldı. 1991’de konçerto solisti unvanını elde eden ünlü isim, 1992 yılından itibaren Berlin Tasarım Sanatları ve Müzik Akademisi’nde piyano ve oda müziği öğretmenliği görevine başladı. 23 Nisan 1979 tarihinde ilk kez sahneye çıkma şansını elde eden Fazıl Say, TRT’de yayınlanan programda kendi bestesiyle piyanonun başında performans sergiledi. 1994 ve 1995 yıllarında uluslararası çapta katıldığı konser yarışmalarından da birincilik kazanan Fazıl Say; bu başarıların sonrasında konser kariyerine adım attı.
Oratoryolar, piyano konçertoları, oda müzikleri, orkestra eserleri ve daha pek çok Batı müziği unsurunun besteciliğini yapan Fazıl Say; kariyerinin ilerleyen noktalarında yerli ürünlere de yöneldi. Nazım ve Metin Altıok Ağıtı oratoryoları, Albert Einstein adına bestelediği eser gibi çalışmalarının yanı sıra; Wolfgang Amadeus Mozart’ın 250. doğum günü anısına Viyanalı yetkililerin sipariş ettiği Patara isimli bale müziğini de besteledi. New York Filarmoni, Sankt-Peterburg Filarmoni, Amsterdam Concertgebouw, Viyana Filarmoni, Çek Filarmoni, İsrail Filarmoni, Fransa Ulusal Orkestrası, Tokyo Senfoni Orkestrası ve daha pek çok orkestrayla ortak performanslara imza attı.
2007’de yapılan Floransa Festivali’nde 20 bin kişiye açık havada konser verme başarısını da gösteren Fazıl Say; aynı yıl içerisinde Fenerbahçe’nin 100. yılı için senfoni besteledi. Aşık Veysel’in Kara Toprak isimli eserini klasik müziğe uyarlayan Say, bu çalışması ile Billboard listelerinde 6. sıraya kadar yükseldi. 2010’lu yıllarda şiir ve edebiyata olan ilgisini müziğe yansıtma kararı alan ünlü isim; İlk Şarkılar, Yeni Şarkılar ve Şu Dünyanın Sırrı isimli albümleriyle birçok şiir ve edebi eseri müzikle birleştirdi. 2008 yılında Avrupa Birliği Kültür Elçiliği görevini de üstlendi.
Müzik çalışmalarına günümüzde de devam eden Fazıl Say, sosyal medya hesaplarını aktif olarak kullanan bir isim. Özellikle de Twitter’da Fenerbahçe ve ülke hakkında birçok farklı yorumuyla dikkat çeken ünlü piyanist; çok sevdiği Fenerbahçe’nin mağlubiyetinde gösterdiği tepkilerle kamuoyunu şaşırttı. Ayrıca siyaset alanında gösterdiği tepkiler de, siyasetçilerin dahi yorum yapma gerekliliği duymasına yol açtı. Son olarak dün yayınlanan 100. Yıl Marşı ile konuşulan Fazıl Say; cumhuriyetin ve Atatürk’ün vurgulandığı bir eser yapmasıyla takdir topladı.