Erdoğan: Teröre boyun eğmediği için işkenceyle katledilen nice insanımız oldu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu’nda düzenlenen Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı’nda yaptığı konuşmada, insan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 1948 yılında kabul edildiğini, bu tarihin aynı zamanda İsrail’in Filistin’de terör estirmeye başlamasının da miladı olduğunu dile getirdi.
O günden beri İsrail’in, Filistin halkının topraklarını gasbetmeye, işgal etmeye, bu toprakların asıl sahiplerini sürgün etmeye devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Belgenin kabulü sadece İsrail’in hukuk tanımazlığına değil, Balkanlar’daki soydaşlarımızın zorunlu göçlere tabi tutulmasına, baskı ve asimilasyon politikalarına maruz bırakılmasına da mani olamadı. Srebrenitsa’dan 800 bin insanın hayatını kaybettiği Ruanda soykırımına kadar farklı bölgelerde çok ağır insan hakları ihlallerine şahitlik ettik. Hocalı’da kardeşlerimiz can verirken, Irak ve Afganistan işgal edilirken Ebu Gureyb’de insanlar işkenceden geçirilirken aynen bugün olduğu gibi komşumuz Suriye’de tarihin en vahşi zulümleri yaşanırken hâsılı beyanname göz göre göre ayaklar altına alınırken lafa gelince insan hakları ve demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı.”
“Teröre boyun eğmediği için işkenceyle katledilen nice insanımız oldu”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı çifte standartla Türkiye ile ilgili hususlarda defalarca kendilerinin de karşılaştığını belirtti.
Bölücü örgütün terör eylemlerinde çoğu sivil, binlerce vatan evladını şehit verdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Sırf bölücü teröre boyun eğmediği için işkenceyle katledilen nice insanımız oldu. Aynı şekilde 15 Temmuz gecesi 252 insanımız FETÖ’cü hainler tarafından kalleşçe alçakça şehit edildi. Ama tüm bu süreçlerde eleştiri okları ülkemize yönelirken masumları katleden caniler, Batılı ülkeler tarafından kollandı, baş tacı yapıldı. Burada şu gerçeği çok net görebiliyoruz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin altını en fazla oyanlar, dünyada bunun güya savunuculuğunu üstlenenlerdir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan haklarının günümüzde siyasallaştırılmış bir kavram olduğunu ve çoğu zaman siyaset mühendisliği projelerinde bir araç olarak kullanıldığını söyledi.
Gelinen noktada insan haklarının sadece dünyanın belli bir bölgesine ve belli bir insan nüfusuna uygulanan imtiyazlı haklar şeklinde algılandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zahirdeki tüm aksi söylemlere rağmen işin özünde renk, köken, kan ve inanç üzerinden daraltılmış bir insan hakları tanımı yapılıyor. Beyaz adam beyannamede kayıtlı tüm hakları kullanmada alabildiğine özgürken insanlığın geri kalanı ancak belli haklardan istifade edebiliyor. Dünyada insan haklarına riayet konusunda yaşanan gerilemenin temel sebebi işte bu sınıfsal samimiyetsiz ve riyakâr politikalardır.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarıyla verdiği yerlerin başında Suriye’nin geldiğini ifade ederek şunları kaydetti:
“İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer bellidir, tutumumuz bellidir, söz ve eylemlerimiz apaçık ortadadır. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. İnsanlığımızın, Müslümanlığımızın ve komşuluğumuzun gereği neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik. Suriyeli muhacirleri ‘Ensar’ ruhuyla 13 yıl boyunca hamdolsun en güzel şekilde misafir ettik. Hatırlayın, hep ne dedim; ‘Biz ensarız’ dolayısıyla ‘Bir muhacir neyi yapıyorsa işte biz bunu yapmaya mecburuz’ dedik. Ne zaman dedik? ‘Sizi kovacağız’ diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik. Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu.
CHP’nin eski genel başkanı, Nazivari ırkçı, nefret söylemleriyle milletimizi galeyana getirmeye gayret ederken evlerini, vatanlarını, kimi zaman ailelerini bir gecede terk etmek zorunda bırakılan mazlumlara vicdansızca insafsızca saldırdılar. Bu garibanları hedef hâline getirmekten utanmadılar. Sırf seçimde 3-5 oy daha fazla alabilmek uğruna ne bize ne milletimize ne de inancımıza yakışmayan yollara tevessül ettiler. Tabii işin daha üzücü yanı da şudur, birileri maalesef buna sırf menfaatlerini koruma adına sessiz kalmıştır. Haktan, hukuktan, adaletten, özgürlükten bahsedenlerin çoğu haftalarca süren bu ırkçı, nefret furyası karşısında iki kelam etmedi. Mesele Suriyeli muhacirler olunca duymadılar, görmediler, konuşmadılar. Peki, sonuçta ne oldu? Vicdan kazandı, vicdan. İnsanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllü olmak kazandı.”