Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan anayasa değişikliğiyle ilgili yeni açıklama geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni ve IASAJ Seminer Kapanış Toplantısı’nda bir konuşma yaptı.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Milletimizin teveccühüyle 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiğimizde adaleti dört önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik. Ülkemizin içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun bu önceliklerimizden hiçbir zaman taviz vermedik. Bu hedefimizin bir yanında hak ve özgürlüklere dair devrim niteliğinde düzenlemeler varken, diğer yanında adalet hizmetlerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesi bulunuyordu. Merdiven altı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı o kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çabalar harcadık.
Yüksek yargı organlarımızın tamamını, sundukları hizmetin saygınlığına uygun hizmet binalarına kavuşturmaya gayret ettik. Allah’a hamdolsun bu çabalarımızda muvaffak olduk. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli, her türlü ihtiyacın gözetildiği binalarda milletimize hizmet veriyor. Türkiye, teknolojinin de getirdiği imkanlar sayesinde adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükseltiyor.
‘Geç gelen adalet, adalet değil’ düsturuyla, yargı kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ve zamanında ifa edebilmeleri için gereken her türlü desteği sağlıyoruz. İster adli ister idari olsun adliyenin kapısını adaletin de kapısı haline getirinceye kadar durmadan, dinlenmeden çalışmayı sürdüreceğiz. Milletimize vaadimiz olan Türkiye Yüzyılı’nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da yürütmesi, yasaması ve yargısıyla hep beraber dayanışma içinde hareket ederek gerçekleştireceğiz.
Danıştay’ımızın güzide mensuplarına bu gayretlerimizde bizlere verdikleri ve verecekleri tüm destekler için şimdiden teşekkür ediyorum.
İçinde bulunduğumuz ekim ayı, tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. 29 Ekim’de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümüne ulaşacağız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını bir anma etkinliğinden öte, yeni reform hamlelerimizle hak ettiği şekilde kutlamak istiyoruz. Son 1 asrın kapsamlı muhasebesini yaparken aynı zamanda milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Amacımız Cumhuriyetimizin ikinci asrına daha emin adımlarla, birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş şekilde girmektir. Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin tepesinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin, 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti artık gelmiştir.
Sivil anayasa talebi, iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur. Pazar günü 28’inci Dönem 2. Yasama Yılına başlayan Meclisimizde yeni anayasaya dair yapıcı tavrımızı ve beklentilerimizi ortaya koyduk.
85 milyonun tamamının kırmızı çizgileri haricinde her konuyu görüşmeye, tartışmaya, müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik.
Yeni dönemde milletimize verilecek asıl müjdenin Türkiye’yi sivil, kuşatıcı, özgürlükçü bir anayasayla buluşturmak olacağı anlaşılıyor. Temsil kabiliyeti son yılların en yüksek seviyesine ulaşan Meclisimizin, milletimizin her bir ferdinin ‘işte benim anayasam’ diyerek bağrına basacağı sivil bir anayasayı yapmasının önünde hiçbir mani bulunmuyor.
Uzun yıllar sonra ilk kez yeni anayasa konusunda parlamentomuzda ve kamuoyumuzda oluşan müspet atmosferi bu bakımdan çok kıymetli gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Hukuk camiamızın da birikimleri, müktesebatları ve değerli önerileriyle bu sürecin dışında kalmamalarını bekliyoruz. Hep söylediğimiz gibi hakikatin kıvılcımı, farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye’ni nen büyük zenginliği, konuşan, iradesine sahip çıkan, sandığın namusuna halel getirmeyen, tercihini meşru yollarla ifade eden, demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır.
Türkiye dünyanın en eli kanlı terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz konumu itibarıyla küresel güç kavgalarının ortasında ve doğrudan hedef almaktadır. Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılarına verilen aleni destek bunun en somut örneğidir. Ayrıca ülkemizde darbe suçu işlemiş firari şahısların batı ülkelerinde korunması da bunun başka bir örneğidir. Son günlerde başka mahkemelerin de buna alet edildiğini görüyoruz. Klasörler dolusu delile rağmen terör ela başlarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize ne de milletimize izah edemiyoruz.
Dağdaki kamptaki ve ya sınır dışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir. Ama en zoru devletin kılcal damarlarına kadar sızmış kravatlı teröristlerle uğraşmaktır.
Önceki gün Meclis’imizin açılışına denk getirilen terör eylemi oldu. Polisimiz süratli müdahalesiyle teröristler eylemine ulaşamadan etkisiz hale getirildi. Her açıdan alçak bir saldırıyla ve buna teşebbüs eden terör örgütüyle karşı karşıyayız. Bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve bir şekilde yurt dışına kaçmış olsaydı siyasi sığınmacı denilerek adeta baş tacı edilecekti.
Biz acımızı paylaşan dostlarımızdan kınamayla birlikte artık somut adımlar görmek istiyoruz. Buradaki kıymetli misafirlerimizin destekleriyle bu haklı beklentimizin önümüzdeki dönemde daha makus bulacağına inanıyorum.