Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail terör devletidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ev sahipliğinde Antalya’da dördüncü kez düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu 2025 (ADF), başladı.
Burada konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün de uluslararası siyasetin gündemini domine eden birçok sorun, savaş, kriz ve gerilimin yine Türkiye’nin yakın çevresinde cereyan ettiğini vurgulayarak “Şunu da iftiharla söylemek durumundayım; biz bu coğrafyanın sadece sakinleri değiliz, aynı zamanda sahipleriyiz. Bin yıldır buradayız, bu topraklardayız. İnşallah daha nice asırlar boyunca yine burada olacağız.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu lütfen kendimize soralım. Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi? Bunun adı devlet terörü değil midir? Onun için, İsrail terör devletidir. Başka bir ismi olamaz.” diye konuştu. İsrail hükûmetinin, Filistin halkını topraklarından söküp atmaya, ikinci bir Nekbe felaketi yaşatmaya çalıştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan işlediği her suç hukuk önünde cevapsız kalan İsrail’in her seferinde daha kanlı daha vicdansız saldırılara kalkıştığını aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in işgali karşısında meşru direniş haklarını kullanan Filistinliler’e “terörist” diyerek katliamlarını meşrulaştırma peşinde olduklarını ifade ederek “Filistin halkının işgal karşısındaki kahramanca mücadelesini kimse ‘terörizm’ yaftası vurarak karalayamaz.” ifadesini kullandı. Filistinliler’in 7 Ekim 2023’ten beri topraklarını savunduğunu ve insanlığın iftihar vesilesi olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk milletinin tarih boyunca olduğu gibi bugün de Filistinliler’le tam bir dayanışma içinde hareket ettiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“500 sene önce topraklarından kovulan tüm o İsrail halkını, Yahudiler’i, kapımızı açarak biz bu topraklarda misafir ettik. O günkü Türkiye neyse bugünkü Türkiye de aynısıdır. Saldırıların başladığı günden bu yana 101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye gönderdik. İnşallah bundan sonra da Gazzeli mazlumlara yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. İsrail’in Gazze’deki devlet terörü devam ettikçe ateşkes çabaları sabote edildikçe masumların üzerine bomba yağdıkça bölgemize kalıcı barışın gelmesi oldukça zordur. Tekrar vurguluyorum. Ortadoğu’da barış ancak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli çözümü temelinde mümkündür. Bu da 1967 sınırları dâhilinde, başkenti Doğu Kudüs olan özgür, egemen ve toprak bütünlüğünü haiz bir Filistin devletinin kurulmasına bağlıdır. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumun tüm üyelerini bir kez daha sorumluluk üstlenmeye, akan kanı durdurmaya, Filistin halkının yanında olmaya davet ediyorum.”
İsrail’in özellikle Lübnan’a ve Suriye’ye yönelik saldırılarıyla bölgenin istikrarını doğrudan tehdit eden sorunlu bir ülkeye dönüşmekte olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in saldırılarının terör örgütü DEAŞ’la mücadele çabalarını da sekteye uğrattığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’de etnik ve dinî aidiyetleri kaşıyarak ülkedeki azınlıkları hükûmete karşı kışkırtarak 8 Aralık devrimini dinamitlemeye çalışıyor. Bakın, Türkiye’nin bu konudaki tutumu gayet nettir. Biz komşumuz Suriye’de 14 yıl süren çatışma ve istikrarsızlığın yükünü en fazla çeken, bunun bedelini ödeyen ülkelerden biriyiz. 8 Aralık devrimiyle sadece Suriye’de değil, tüm bölgemizde kalıcı istikrarın tesisine yönelik yakalanan fırsatın heba edilmesine izin veremeyiz. Suriye’nin yeni bir istikrarsızlık girdabına sürüklenmesine göz yummayız. Toplam 911 kilometre uzunluğunda sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünü, istikrarını ve güvenliğini kendimizden ayrı görmediğimizi, burada özellikle dile getirmek istiyorum. Suriye halkı acıya, zulme ve savaşa doymuştur. Suriyeli kardeşlerimize bunları tekrar yaşatma niyeti olanlar hesaplarını buna göre yapmalıdır. Soğukkanlılığımızı, sabrımızı, meseleleri diyalog yoluyla çözme tavrımızı kimse yanlış anlamamalı, yanlış yorumlamamalı, sükûnetimiz birilerini çok hatalı heveslere sürüklememelidir.”