Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’in ziyareti öncesi Yunanistan basınına konuştu.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret edecek. Ziyaret öncesinde Erdoğan, Yunanistan basınına konuştu. Kathimerini’ye verdiği açıklamalarda, Ankara-Atina ilişkilerinin yanı sıra İsrail’in saldırılarına da değindi.
“İlişkilerin seviyesinden memnun musunuz? Hedef nedir ve ona nasıl ulaşılabilir?” sorusunu, “Hedef basit; sorunları çözerek dostluğumuzu pekiştirmek, ikili ilişiklerimizin seviyesini tarihte görülmemiş düzeye çıkartmaktır” sözleriyle yanıtlayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizler, Türkiye ve Yunanistan olarak sadece aynı coğrafyayı değil, birçoğu tarihsel boyut taşıyan ortak unsurları da paylaşıyoruz. Tabii ki aynı düşünmediğimiz konular bulunuyor, fakat uzlaşabileceğimiz başlıkların da sayısı az değil. Açık yüreklilikle tüm konuları bir arada konuşup çözüm yolunda adımlar atabiliriz. Ertelemek sorunları çözmüyor, bunların üzerlerine cesaretle gidip, çözüm iradesini ortaya koymak gerekir.”
Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği Atina seyahatine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Sayın Miçotakis ile son dönemde bir uyum iklimi yakaladığımızı düşünüyorum. Atina’da bizleri memnun eden bir misafirperverlik ortaya koydular. Tabii ki Sayın Miçotakis’i Ankara’da ağırladığımızda, Türk misafirperverliğinin en nadide örneklerinden birini daha sergileyeceğiz. Sözünü ettiğim iklim, somut meyveler vermeye başladı. Atina Bildirgesi, imzaladığımız anlaşmalar, protokoller onlardan sadece birkaçı.”
Atina-Ankara hattındaki ‘deniz parkı’ gerilimine işaret eden Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
“Egemenlik konularının gündeme gelmesi diyalog zeminine zarar veren ve ilerlemesini engelleyen bir durum değil. Bizler bu zemini her koşulda koruyabilir ve ilerlemeyi sağlayabiliriz. Bu konular da zaten ele almamız gerekenler listesinde müstesna bir yere sahip. Oldubittilerden uzak bir perspektifle ve çözüme inanmış bir yaklaşımı benimseyerek bu meseleleri konuşabiliriz. Ancak, bu zemine “ben yaptım oldu” anlayışı en büyük zararı verir. Türkiye olarak çevre konusunda ne kadar hassas olduğumuz herkesin malumudur. Fakat bunun kullanışlı bir paravan olarak görülmesi ve başka tartışmalı durumların onun arkasında bir şekilde gizlenmeye çalışılması doğru olmaz. Her konuyu kendi mecrasında ele almak gerekir. Nasıl sağlam olmayan zemine inşa edeceğiniz bir bina kısa zamanda yıkılırsa, tarihi, hukuki ve fikri zemini çürük tezler de yerle bir olmaya mahkumdur. Mesela elinizde geçerli bir tapu olmadan gelişigüzel bir yere bir baraka dahi inşa edemezsiniz. Bu bir fiili durumdur, hukuki karşılığı ve yaptırımları vardır. Türkiye’nin bu coğrafyada fiili durumları kabul etmeyeceğini herkes bilir.”
Erdoğan, Doğu Akdeniz’deki olası yeni enerji rotasına ilişkin, şu ifadeleri kullandı: “Her konuda olduğu gibi burada da egemenlik haklarımıza ve yetkilerimize saygı duyulmasını istiyor, kıyıdaş ülkelerin hak ve yetkilerine de saygı duyuyoruz. Ancak Türkiye’yi yok sayma girişimleri karşısında da gerekli tepkiyi her zaman verdik. Bunun yanında açık bir çağrı yaparak kapsayıcı bir enerji iş birliği için zemin oluşturulması gerektiğini bunun için atılacak adımlara destek vereceğimizi ilan ettik. Herkes bilmelidir ki, Doğu Akdeniz başta olmak üzere bölgede Türkiye’nin içinde bulunmadığı bir enerji projesinin başarılı olması güçtür.”
Erdoğan, İsrail’in Gazze saldırılarına ilişkin “Türkiye’nin bakış açısını anlatabilir misiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Sadece 7 Ekim sonrası değil, öncesinde de yıllarca Gazze açık hava hapishanesine çevrilmedi mi? Adeta bir toplama kampı gibi oradaki insanlar yıllarca kıt kaynaklara mahkum edilmedi mi? 7 Ekim sonrası Gazze’de en vahşi şekilde sistematik toplu ölümlerde kimin imzası var? İnsanlara “şu bölgeye gidin” deyip oraya bombalar yağdıran İsrail’e ne denir? Netanyahu ortaya koyduğu soykırım yöntemleri ile Hitler’i de kıskandıracak seviyeye gelmiştir. Ambulansları hedef alan, yemek dağıtım noktalarını vuran, yardım konvoylarına ateş açan İsrail’den söz ediyoruz. Gazze’de insanların yaşama hakkı başta olmak üzere onlarca hak ve özgürlüğü çiğneniyor. Biz onların haklarını savunuyoruz. Barışı savunuyoruz. İsrail ise Birleşmiş Milletler kararlarını, uluslararası hukuku, insan haklarını pervasızca çiğnemeye devam ediyor.”
ABD ZİYARETİ NEDEN ERTELENDİ?
Geçtiğimiz haftalarda Beyaz Saray’da düzenlenmesi planlanan ancak daha sonra iptal edilen Joe Biden ile görüşmesine ilişkin, “ABD ziyaretimiz karşılıklı programların uyuşmaması nedeniyle ertelenmiştir” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri bir seçim arifesinde ve Sayın Biden’ın programları daha da yoğunlaştı. Bizim de programlarımız hem yurt içinde hem yurt dışında yoğun bir şekilde seyrediyor. Bu tip ziyaretler her iki tarafa da uygun zamanlarda gerçekleşir. Arkadaşlarımız muhatapları ile görüşmeler yapıyor ve uygun tarih belirleme çalışmaları devam ediyor.”
Erdoğan son olarak, “Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinin hangisini en iyi, hangisini en kötü anı olarak seçersiniz?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Burada pozitif meselelerle ilerlemek ve onları dillendirmek isterim ancak sorunuzu yanıtlamak gerekirse, ülkemizde 15 Temmuz 2016’da yaşanan hain FETÖ kalkışması ve darbe girişimi sonrası teröristlerin komşumuz Yunanistan’a kaçması ve aramızda hem komşuluk hem müttefiklik bağı olmasına rağmen, Yunanistan’ın darbeci sözde askerleri koruyup kollaması, ilişkilerin en dip noktalarından biri olarak görülebilir. Bu sadece şahsımı değil, darbeye çıplak elleriyle direnen ve bir demokrasi destanı yazarak darbecileri püskürten halkımızı da incitmiştir. Kendisi de yaşadığı tarihsel süreç içerisinde edindiği tecrübelerle, darbelerin ne olduğunu bilen Yunanistan’ın böylesi bir tutum takınması derin bir hayal kırıklığı oluşturmuştur.
İlişkilerimizdeki en iyi seviyenin de geçtiğimiz aralık ayında imzaladığımız Atina Bildirgesi olabilir. Bu bildirge ilişkilerimizde yeni bir aşamanın başlangıcı olmuştur. Tabii bunu yeterli görmüyor daha iyi seviyelere ulaşmak için çalışıyoruz. Bu bildirge yeni Türk-Yunan ilişkilerinin zeminini teşkil edeceğine inanıyorum ve yeni rekor düzeylere ulaşmayı temenni ediyorum.”